(ANKARA)- DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Suriye’deki Alevi toplumunun katliam tehdidiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Bakırhan, “Alevilerin öldürülmesine karşı çıkmadan Suriye halklarına barış ve huzuru nasıl getireceksiniz? Suriye’de Aleviler katliam tehdidi altındayken Türkiye’de buna itiraz eden Alevilere siyasal alevi diyerek toplumu kışkırtıyorlar. Alevilere karşı bir tepki örgütlüyorlar, buna sessiz kalmamalıyız” dedi.
Bakırhan Grup Toplantısında Konuştu
Tuncer Bakırhan, Meclis’te grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi. Bakırhan, Akdeniz Belediyesi eşbaşkanları ve belediye meclis üyelerinin gözaltına alınması ve tutuklanması sonrası atanan kayyıma tepki gösterdi.
Kayyım atamasını “demokrasiye darbe” olarak nitelendiren Bakırhan, “İki arkadaşımız da makam odalarının kapısını söktüler. Ne yaptılar kapıları oradaki halklara açtılar. Gerçekten biz de Mersin’i ziyaret ederken Akdeniz ilçesine gittiğimizde o tabloyu gördük. Vatandaş direkt belediye eş başkanlarının odasına girebiliyor, kendisini ifade edebiliyor, sorununu anlatabiliyor. Kapı yok, sekreter yok, randevu almak yok. Tam da bizim paradigmamızı uygulayan bir ilçe belediyemizdi Akdeniz Belediyesi. Bu kayyım sadece Kürtlere değil oradaki ortak yönetim iradesine atanmış bir kayyımdır” dedi.
Suriye’de Aleviler Katliam Tehdidiyle Karşı Karşıya
Ardından Bakırhan, şunları söyledi:
“Suriye’de güven, istikrarı sağlamanın tek yolu halklar ve inançları esas alan demokratik siyasi bir çözüm bulmaktır. Bunun için müzakerelerin başlaması lazım. Bakın Suriye’de Alevi toplumu büyük bir katliam tehdidi ile karşı karşıya. Gün yok ki linç edilmesinler. Alevilerin öldürülmesine karşı çıkmadan Suriye halklarına barış ve huzuru nasıl getireceksiniz? Suriye’de Aleviler katliam tehdidi altındayken Türkiye’de buna itiraz eden Alevilere siyasal alevi diyerek toplumu kışkırtıyorlar. Alevilere karşı bir tepki örgütlüyorlar, buna sessiz kalmamalıyız.
Gerçekten soruyoruz; Kürt fobisi dışında bu iktidarın bir düşüncesi, duygusu var mı? Çok merak ediyorum. Hep bizi davet ediyorlar, bu konuda ne diyorsunuz, biz onlara söylüyoruz. Suriye için ne düşünüyorsunuz? Suriye’de Kürtler, Aleviler için diğer farklı inançlar için nasıl bir zemin istiyorsunuz? Emin olun kapsayıcı bir şey derseniz destekleriz, alkışlarız, yanınızda dururuz. Yüz yıldır oradaki mezhepçi, tekçi, milliyetçi ulus devlete insanları mahkûm ederseniz de mücadele ederiz. Eleştiririz, itiraz ederiz.
Ölüsüne Saygı Duymadığınız Bir Halkla Nasıl Barışacaksınız?
Başta Rojava olmak üzere Suriye ve Ortadoğu’da da barışın gerçekleşmesi için çok büyük bir mücadele veriyoruz. Ama iktidar yine Kuzey ve Doğu Suriye’de büyük hatalar yapmaya devam ediyor. Biraz barış umudu doğunca hemen bunu baltalamaya çalışıyorlar. Bu konuda çok mahirler, haklarını vermek lazım. Umudu yok etme ve kırma konusunda onların üzerine yok. Bu ülkede demek ki umutlanmayacağız. Bakın Kuzey ve Doğu Suriye’de halkın haber alma hakkı için orada gazetecilik yaparken SİHA’lar tarafından katledilen Nazım Daştan ve Cihan Bilginin cenazeleri kendi memleketlerinde gömülemedi. Gömülmedi demiyorum, gömülemedi. Aileler çok istemesine rağmen. Soruyoruz ölüsüne saygı duymadığınız bir halkla nasıl barışacaksınız?
Kuzey Doğu Suriye’de çatışmaların durması için oradaki halklar Tişrin Barajına doğru canlı kalkan olmak için gittiler. Çünkü baraj, oranın su hafızasıdır. Çeteler o barajı dağıtmasın, elektrikleri kesilmesin diye oraya gittiler. Orada sivilleri İHA ve SİHA’larla katlediyorlar. Böyle mi toplumsal barışı sağlayacaksınız? Bu mudur sizin Kuzey ve Doğu Suriye’ye götüreceğiniz barış? Barışa böyle ulaşamazsınız. Bir yandan barış diyorsunuz Dışişleri Bakanı HTŞ sözcüsünün bile kullanmadığı bir dili kullanıyor. Dışişleri Bakanı her gün Rojava halklarını tehdit ediyor. Soruyorum böyle barış olur mu? Tehditle barış mı olur?
Türkiye Türklerindir, Suriye Araplarındır diyerek yüzyıllık ezberleri tekrarlayıp duruyorlar. Yahu kardeşim Türkiye sadece Türklerin değil, Kürtlerin, Arapların, Alevilerin, Çerkeslerin, burada yaşayan bütün farklılıklarındır. Suriye’de sadece Arapların değil. Suriye’de Kürtsüz Alevisiz, Ermenisiz, Êzidîsiz, Çerkessiz bir Suriye olur mu? Türkiye Türkiyelilerindir, Suriye de Suriyelilerindir.
“Barış Coğrafyasını İnşa Edelim”
Bizim Suriye’ye ilişkin bir fikrimiz var. Suriye’nin kapsayıcı bir demokratik zemine kavuşmasını istiyoruz. Kürtler kendi kimlikleri, Aleviler ile diğer halklar ve inançların kendi kimlikleri ile yaşadıkları bir Suriye olmasını istiyoruz. Buyursun başka düşüncesi olan varsa söylesin. Gelin demokratik Ortadoğu için Kürtlere ve diğer halklara tehdit odaklı yaklaşımdan vazgeçin fırsat odaklı bir pencereden bakın diyoruz. Tarihsel Türk-Kürt ittifakını canlandıralım diyoruz.
Bunu defalarca söyledik. Sonra bölgedeki bütün halklarla birlikte Ortadoğu’nun makus talihini tersine çevirelim. Bu çatışmayı, savaşı, dışarıdan müdahaleleri boşa çıkarmanın tek yolu orayı demokratikleştirmektir, demokratik bir zemin yaratmaktır. Gelin Dicle Fırat havzasını bir barış havzasını dönüştürelim. Gücünüz var, konuştuğunuz zaman Almanya’yı Fransa’yı bile küçük devletler olarak tanımlıyorsunuz. Buyurun Dicle nehrinden Akdeniz’e uzanacak bir barış coğrafyasını hep birlikte inşa edelim biz sizi destekleriz.
“Pusulamız Demokrasidir”
Öte yandan, sözlerine şöyle devam etti:
“Bizler Kürt sorununu bir bütün olarak Türkiye’nin demokratikleşmesi içerisinde değerlendiriyoruz. Bunu bin defa dedik. Hala birileri çıkıp işte bilmem iki bayrak falan gibi yalan saçma sapan şeyler söyleyerek 3-5 oy almak için yanlış algı oluşturmaya çalışıyor. Şüpheniz olmasın. DEM Parti ne yaptığını çok iyi biliyor. Çünkü DEM Parti sizsiniz, sokaktan sizin duygularımızı yaklaşımlarınızı alarak gelip bunları söylüyoruz. DEM Parti bu ülkenin yurtsever, demokrat, sosyalist geleneğinin temsilcisi ve kendisidir, mirasçısıdır. Bizim yolumuz demokrasidir. Kimse bizi buradan alıkoyamaz.
Geçen gün Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş çok önemli bir şey söyledi. ‘Kürtlerin onurunu Türklerin gururunu gözetecek bir sürecin yürütülmesi gerekir’ dedi. Katılıyoruz. İyi bilinmelidir ki kayyım gurur duyulacak bir şey değil. Zehirli dil gurur duyulacak bir şey değil. Ama milyonların huzurunda ifade edelim; barış ve çözüm hem onur hem de gurur duyulacak bir şeydir. Herkesi devletçi akla karşı demokratik akıl etrafında birleşmeye mücadele etmeye ve bu mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.”