11.2 C
İstanbul
17 Mart 2025, Pazartesi

Cumartesi Anneleri Güçlükonak Katliamı İçin Adalet İstedi 

(İSTANBUL)- Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 1033’üncü haftasında Güçlükonak’ta katledilen 11 kişi için adalet istedi. Kayıp yakınları, sorumluların yargılanması çağrısı yaptı.

Cumartesi Anneleri 1033’üncü Haftada

Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 1033’üncüsünü gerçekleştirdi. Ellerinde taşıdıkları karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın bu haftaki eylemde 29 yıl önce Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde katledilen 11 kişi için adalet talep etti. 

Bu haftaki basın metnini İHD Ankara Temsilcisi Sevil Turgut okudu. Turgut, devletin koruması altındaki insanların maruz kaldığı ağır hak ihlallerini araştırmakla yükümlü olduğunu belirtti. Ayrıca, hakikati ortaya çıkarmak ve adaleti sağlamakla yükümlü olduğunu hatırlattı. Sevil Turgut Türkiye’de devletin, bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini söyledi. Ayrıca, ailelerin hakikati ortaya çıkartmak için gösterdiği çabaları da engellediğini vurguladı.

Güçlükonak Katliamı

Eylemde 15 Ocak 1996 tarihinde Güçlükonak ilçesinde gözaltındaki 11 kişinin bir minibüste kurşunlanıp, yakılması ve bedenlerinin ailelerine teslim edilmemesiyle sonuçlanan Güçlükonak Katliamını anmak için bir araya geldiklerini söyleyen Sevil Turgut, “Devletin kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun raporuna göre, askerler 10-12 Ocak 1996 tarihlerinde Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç bu baskında evlerinden gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, Taşkonak Jandarma Taburuna götürüldü. Ağır işkence gören altı köylü burada öldürüldü” diye belirtti.

10 Kişinin Bedeni Kömür Haline Geldi

15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i aradığını belirten Sevil Turgut sözlerine şöyle devam etti:

“Jandarma, Mehmet Öner’i arayarak gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi. Korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına aldı. Ardından, Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburuna gitti.

Yalnızca minibüs ve sürücüsünü bekleyen askerler, tanık bırakmamak için korucuları da öldürdü. Daha önce öldürülen altı köylüyle birlikte, toplam 10 kişinin cansız bedenini minibüsün koltuklarına bağladılar. Ardından, başlarına da çuval geçirdiler. Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Askerler yolu kapattı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Ardından minibüsü önce silahla taradılar. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü Ramazan Nas’ı da tarayarak öldürdüler. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi, güvenlik güçleri toplu halde gömdü.”

Tüm Girişimler Sonuçsuz Kaldı

Sevil Turgut, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Minibüste bulunan silahlı beş korucunun üzerlerine açılan ateşe hiçbir biçimde karşılık vermemesi, sürücü dışında aracın içindekilerin kaçmaya çalışmaması, ağır hasar alan minibüse eşlik eden askerlerin ve askeri araçların zarar görmemesi, adeta yanarak kül olmuş kişilerin kimliklerinin sapasağlam kalması gibi pek çok çelişkili durum vardı. Resmi açıklamalara şüpheyle yaklaşan Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu heyeti, olay yerine gitti. Ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna, ‘Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır’ açıklamasında bulundu ve hazırladıkları raporla birlikte Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay’a başvurdu. Ancak bir sonuç alınamadı. Bugüne kadar yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı” 

AİHM Kararı

Katliama dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) görülen davada Türkiye’nin, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm edildiğini kaydeden Sevil Turgut, şunları söyledi:

“1033.haftamızda, adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz. Dönemin Devlet Bakanı Adnan Ekmen’in, ‘olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik’ açıklamasıyla gündeme gelen Güçlükonak Katliamının hukuken suç olduğunu tespit etme, faillerin üzerindeki cezasızlık zırhını kaldırma ve toplumun yaşananları tüm açıklığı ile öğrenmesini sağlama görevinizi yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak’ta katledilen 11 insanımız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

Adelet Talebi

Açıklamanın ardından konuşan kayıp yakını Emine Erbek, “29 yıldır ben burada mücadele ediyorum. 29 yıldır adalet arıyorum ama adalet yok. Biz savaş istemiyoruz, bizim tek talebimiz adaletin sağlanması sorumluların cezalandırılması. Savaş ile hiçbir çözüm olmaz. Bizler savaşın son bulması için yıllardır mücadele ediyoruz. Tek talebimiz artık kan dönülmesin biz savaş istemiyoruz yeter artık” diye konuştu.  

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK HABERLER

BİZİ TAKİP EDİN

289,397BeğenenBeğen
2,317TakipçiTakip Et
20,344TakipçiTakip Et
1,237AboneAbone Ol
- Reklam -

EN SON HABERLER