(İSTANBUL) – Boğaziçi Üniversitesi’nde “kayyım rektör” atanmasıyla başlayan protestolar 4’üncü yılına girdi. Bununla beraber, akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar okul önünde bir araya geldi. Öğretim üyesi Can Candan, “Türkiye’de özgür, özerk ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Direnişi 4’üncü Yılında
Erdoğan tarafından Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasına karşı başlayan protestoların 4’üncü yılı… Bulu’nun yerine Prof. Dr. Naci İnci’nin rektör olarak atanması da tepkileri dindirmedi.
Akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar üniversitede bir araya geldi. Ardından, öğretim üyeleri, rektörlüğe bir kez daha sırtlarını dönerek nöbetlerini sürdürdü.
”Rektör Ve İdarecilerin İstifa Etmelerini Talep Ettik”
Giriş kapısı önünde yapılan açıklamada akademisyenler adına hazırlanan ortak metni, sinema ve belgesel alanında dersler veren Can Candan okudu. Ardından, Candan rektörlüğe karşı sırt dönme nöbetlerinin 990’ncı gününde olduklarını belirtti. Bununla beraber, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Geride bıraktığımız 2024 yılı içerisinde Anayasa Mahkemesi önemli bir karara imza attı. 2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılan rektör atamalarının hukuka aykırı olduğunu tescil etti. Bu kararın ertesinde Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak bizler de hukukun üstünlüğü ilkesinin, demokratik teamüllerin ve akademik ahlak kurallarının gereği olarak gayrimeşru konumları hukuken doğrulanmış rektör ve idarecilerin istifa etmelerini talep ettik. Halen takipçisi olduğumuz bu istifa talebinin ötesinde Türkiye üniversiteleri için beklentimiz ve nihai hedefimiz tüm üniversite yönetimlerinin demokratik süreçlerle, liyakat kıstaslarına uygun olarak belirlendiği, çağdaş ve evrensel kriterlere uygun bir yükseköğretim modeline geçilmesidir. Öngördüğümüz gelecekte üniversitelerin dışarıdan, tepeden inme alınan karar ve talimatlarla değil. Kamu yararı gözetilerek şeffaf ve katılımcı süreçlerle yönetilen demokratik ve özgür kurumlar olarak yeniden yapılandırıldığını görmek istiyoruz. Bu hedefler doğrultusunda Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan müdahalenin 5’inci yılına girerken kurumumuzun geleceğine dair ilkesel taleplerimizi yineliyoruz.
”Üniversitenin Siyaset Aracı Olarak Kullanılmamasını İstiyoruz”
Üniversite Senatomuzun 2012 yılında kabul ettiği, kurumsal özerkliği, akademik hak ve özgürlükleri önceleyen temel ilkelere bağlılığını açıkça beyan eden; üniversiteleri hiçbir görüş ya da eğilimin baskı altına alınmadığı, akademik, idari ve mali anlamda özerk, katılımcı ve hesap verebilir kurumlar olarak gören; üniversiteyi bir siyaset aracı olarak kullanmayan; kurumu siyasi hamileri adına değil, kamu yararı adına yöneten; üniversite yönetimini gerçek kurum bileşenlerinden kopuk, kendi siyasi gündemlerini uygulayan dar bir etki grubunun eline bırakmayan, ayrımcılık ve önyargıya yer vermeden tüm üniversite bileşenlerine adil ve eşitlikçi davranan; siyasi kadrolaşmaya geçit vermeyen; akademik ve idari istihdam politikalarını liyakat ve şeffaflık prensipleri üzerinden yürüten; atama ve yükseltme süreçlerini birimlerin talep ve ihtiyaçları çerçevesinde belirleyen; öğrencilerin, öğrenci yakınlarının ve akademisyenlerin katıldığı toplu mezuniyet törenlerini yapmaktan ve bu törenlere katılmaktan korkmayan; Akademik Genel Kurul gibi buluşmalarda çalışanlarıyla yüz yüze gelmekten, onların fikir ve eleştirilerini duymaktan çekinmeyen yeni ve meşru bir yönetim istiyoruz.
”Öğrencileri Yurtsuz Bırakmayan Yönetim İstiyoruz”
Bununla beraber, şunları söyledi:
Üniversitenin kapısına kelepçe vurdurmayan, kampüslerini polis ve özel güvenlik güçleriyle doldurmayan; öğrencilerine, emekli öğretim üyelerine ve mezunlarına giriş yasağı uygulamayan, öğrencileri yurtsuz bırakmayan, onları sağlıksız ve emniyetsiz ortamlarda yaşamaya, ısıtmasız dersliklerde paltoyla ders yapmaya mecbur bırakmayan; öğrenci kulüp ve etkinlikleri üzerinde baskı kurmayan; tüm kurum bileşenleriyle uyumlu çalışarak üniversiteyi farklılıkların ve itirazların özgürce ifade edildiği, kapsayıcı ve çok sesli bir ortam olarak canlı tutan; kısacası kurumumuzun ilkelerini, özgürlükçü ve çok sesli yapısını ayakta tutacak, tüm Türkiye için özerk ve demokratik üniversite idealini savunacak yeni ve meşru bir yönetim istiyoruz.
Ayrıca, “Önümüzdeki dönemde öngördüğümüz türde bir yönetimin gerçekleşebilmesi için somut önerilerimizi kamuoyuyla paylaşacağız. Türkiye’de yükseköğretimin yeniden yapılandırılmasına dair hazırladığımız, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne ve YÖK’e yolladığımız rapor ve tasarılar gibi yapıcı önerilerimizi tüm üniversite kamusuyla paylaşmaya, bu konularda akademik ve kamuya açık toplantılar düzenlemeye ve tüm liyakatsizleştirme girişimlerine rağmen yüksek standartta bilgi üretmeye ve aktarmaya devam edeceğiz” dedi.
”Her İş Günü Rektörlüğe Sırtımızı Dönüyoruz”
Öte yandan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bizler her iş günü her öğlen bu meydanda toplanıyoruz. Rektörlüğe sırtımızı dönüyoruz. -Gayrimeşru yönetimin demokratik olmayan uygulamalarının hiçbirini kabul etmediğimizi, ilkelerimizden vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz. Kamuoyuna ilkelerimizin arkasında olduğumuzu, insan haklarına, bilimsel düşünceye saygılı, demokratik bir üniversite ortamı kurulana kadar bu direnişten vazgeçmeyeceğimizi yeniden ve ilk günkü kararlılığımızla duyurur, bu mücadeleyi öğrencilerimize, mezunlarımıza, tüm topluma olan borcumuz olarak gördüğümüzü yinelemek isteriz. Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz.”