(İSTANBUL) – CHP’nin Yerel Yönetimler ve Eğitim Çalıştayı’na katılan Ekrem İmamoğlu iktidarı eleştirdi. “Bu tablo gerçekten utanç verici” diyen İBB başkanı, “Bu aslında, ‘Önümüzdeki seçimi düşünüyorum, gerisi benim için teferruat’ anlayışı. Bana bir sorun getirdiklerinde diyorum ki, ‘Ben, sonuç odaklı bakıyorum; onlar seçim odaklı bakıyor.’ Seçim için her yol mubah. Yani o koltukta kalmak nasıl bir şeymiş? Ya da bu şehrin bütün rantın sahibi olmayı düşünmek. Bu nasıl bir duygudur yani? Bu nasıl bir anlayış” dedi.
CHP tarafından düzenlenen “Yerel Yönetimler ve Eğitim Çalıştayı”, İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) Florya’daki yerleşkesinde gerçekleşti. Çalıştayın açılış konuşmalarını CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek ve Suat Özçağdaş ile CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik yaptı. TBB ve İBB Başkanı İmamoğlu da çalıştayın “ufuk turu” bölümüne konuşmacı olarak katıldı. “Yerel yönetim”, “eğitim” ve “Cumhuriyet Halk Partisi” kavramlarının birbirine uyumlu ve çok yakışan kavramlar olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, şunları söyledi:
“Bu Tablo, Gerçekten Utanç Verici”
Bu tablo, gerçekten utanç verici. Hani bu kadar eğitimi önemsiyoruz, bu kadar eğitim için çırpınıyoruz, paralanıyoruz aileler, çoluk-çocuk, gençler ve bu durumdayız. Utanç verici yani. İktidar, aslında net bir tercih yapıyor. Bunu bilelim. O tercih, eğitimi öncelikli bir önemde görmemektedir. Bu tercihi yapmazsak, çözümü de aralayamayız, milletimize de bunu doğru dürüst anlatamayız. Eğitim, onlar için bir öncelik değil. Çok net. Bu siyaset aklı için bir öncelik değil. Hele hele sistem değişimine doğru gittikleri o süreçten itibaren, bu tamamen devre dışı bırakılan bir alan.
İktidar, net olarak şöyle bakıyor meseleye: ‘Günü kurtarmaya bakıyorum. Ülkenin geleceğiyle ilgili değilim kardeşim’. Tabi bu aslında, ‘önümüzdeki seçimi düşünüyorum, gerisi benim için teferruat’ anlayışı. Bana bir mevzu getirdiklerinde, bir sorun getirdiklerinde diyorum ki, ‘Ben, sonuç odaklı bakıyorum; onlar seçim odaklı bakıyor.’ Sonuç ve seçim. ‘Bir sorunun sonucunu bulmalıyız. Onu çözmeliyiz’ diye bakıyoruz. Onlar, seçim diye bakıyor. Seçim için her yol mubah. Yani o koltukta kalmak nasıl bir şeymiş? Onun sahibi olduğunu düşünmek, maddi-manevi sahibi olduğunu düşünmek, Türkiye’nin bütün gelirlerinin sahibi olduğunu düşünmek mesela… Ya da bu şehrin bütün rantın sahibi olmayı düşünmek. Bu nasıl bir duygudur yani? Bu nasıl bir anlayış? Nasıl bu zihne gelebilir bir insan, yakın çevresiyle beraber bir avuç insan. Düşünemiyor bile insan.

Ekrem İmamoğlu: Daha İyisi Yapılabilirdi
Sosyal adalet ve eşitlik kavramlarına değinen Ekrem İmamoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu ülkede; dağın başındaki bir köyden, sahildeki bir köye ya da kasabadan ilçesine varana kadar, her annenin başta ve her ailenin önceliğidir evladını okutabilmek. Bizler, sosyal adaletin sağlanmasında en önemli hattın eğitim olduğunu, eğitimde eşitlik olduğunu bilen insanlarız. Eğitimin, cumhuriyet değerlerinin yaşatılmasındaki temel rolünü de hep birlikte yaşayarak büyüdük. Elbette sorunlar vardı. Daha iyisi yapılabilirdi. Ama hiçbir zaman eğitim, bugünkü kadar, -Suat Bey’in de tek tek ifade ettiği gibi- yapısal sorunlarla karşı karşıya olmamıştı. Çünkü bu tek başına bir başarısızlık olamaz. Bu tek başına bütçeyi iyi yönetememek olamaz. Sürecin bu şekilde olması, sadece siyasi öncelikleri üzerinden de olamaz. Ben, ne yazık ki dönem dönem, belli hatlarında, belli yönetici kulvarlarında kasıt arıyorum artık. Niye kasıt aradığımı biraz sonra bir kısım örneklerle de sizinle paylaşacağım.
“CHP’liler Olarak Kendimizi Sorgulamalıyız”
Bugün hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, tüm vatandaşlarımızın ortak kanaati ve kararı, Türkiye’nin en önemli ve ne yazık ki çözüme bir türlü kavuşturulamayan ve kavuşturulamayacaklarına inandıkları en büyük sorun, eğitim sorunudur. Ve hiç değişmedi bu. En az 15-16 yıldır siyasi anketlere dikkatle bakan birisiyim. Kesinlikle ve kesinlikle başka alanlarda zikzaklar olmuştur, inişler, çıkışlar olmuştur bugünkü iktidarla ilgili, ama 15-16 yılını sağlam takip eden birisi olarak, eğitimdeki başarısızlığı bu ülkenin yurttaşları büyük oranda onaylıyor ve tescilliyor. ‘Ülkemizin geleceği eğitim’ diyoruz. Ama eğitimdeki başarısızlığı da tescilliyoruz. O zaman işte biz, CHP’liler olarak, kendimizi sorgulamalıyız. Bu kadar temel bir sorunu kabul eden halkımızın oylarını alıp, bu kadar ön planda eğitimi tutan bir siyasi aklın sahibi olarak niçin iktidar olamadık? İşte onun için Türkiye’nin geleceği için, iktidar olmak ve bu konulardaki adımları atmak, aslında hep birbirini bağlayan, birbirini takip eden kuvvetli analizler ve adımlar.

“Bu Ağır Tabloyu Yaratan Zihniyet…”
Bu yönüyle eğitim sistemi ve müfredatı boyutuyla, fiziki ve maddi koşullar boyutuyla, öğretmen boyutuyla, sürekli değişen Milli Eğitim bakanları ve bakanların zihniyetlerinde, kalitesinde görülen sorunlar boyutuyla, akla gelebilecek bütün boyutlarıyla eğitim bir sorunlar yumağı. Bütün gençlerimizi, geleceklerini yurt dışında aramaya sevk eden sebeplerin başında eğitimin kalitesinin, dünya standartlarından uzaklaşması ve kamusal hayatta eğitim ve liyakat arasındaki ilişkinin net olarak bozulması geliyor. Ağır ekonomik koşullar, çalışma hayatındaki güvencesizlik, mülakat gibi…
“Mülakat Gibi Mülakat”
‘Mülakat gibi mülakat! Müthiş bir kavram. ‘Mülakat gibi mülakat!’ Yani aslında bu laf bile, geriye dönük 22 yıl mülakat gibi mülakat olmayan mülakatların yapılması anlamına geliyor. Çok acı bir durum. Mülakat gibi mülakat! İşte tam da bu yönüyle partizanca uygulanan yöntemlerin etkisiyle çocuklarımız, şöyle bir duyguya sahip olmaya başladı: Okuyacağım da ne olacak! En tehlikeli şey bu. ‘Ne yaparsam yapayım, benim kaderim değişmez’ diyor. ‘Çalışırsam da olmaz’ diyor. ‘Okursam da olmaz’ diyor. Sorunun temeli burada başlıyor. İşte her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının sorgulaması ve her yöneticinin kendini sorumlu hissetmesi gereken tablo bu. Bu ağır tabloyu yaratan zihniyet, maalesef eğitimi bütçe ayırmaya değecek bir alan olarak da görmüyor.
“Türkiye’nin Bu Zihniyetten Kurtulması Lazım”
Okulların temizliği meselesinde, sanki yerel yönetimle merkezi yönetim arasında bir rekabet varmış gibi bir algı! Ne alakası var? Yani Cumhuriyet Halk Partisi’ni engelleme! Yahu daha çok zarar görüyorsun siyaseten. Onu görmüyor mu oradaki okul aile birliğindeki yöneticiler veya veliler, şunlar, bunlar. Ne alakası var? Belediye de senin kardeşim. Gel destek iste. Bak ne oldu? Gittin okulların kapılarını kapattın, ‘büyükşehir yapacak’ falan filan dedi. Ne oldu? Kıyıda köşede bir ilçenin belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Yani bunu yaparsan, daha kötüsü olur. Uyarıyorum yani. Gerçekten Türkiye’nin bu zihniyetten kurtulması lazım. Eğitimde sorunların ortak akılla, demokratik katılım süreçleriyle, partiler üstü bir yaklaşımla çözülebileceğinin kabul edilmesi lazım. Zihniyetin değişimine ihtiyaç var. Biz CHP’liler olarak, eğitim meselesine azami düzeyde önem göstereceğiz. Eğitimcilere sahip çıkacağız. Ve hiçbir zaman bu kararlılığımızdan bir adım bile geri adım atmayacağız. Bu bizim temel meselemizdir.”