(KÖLN) – Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Başkanlar Divanı Toplantısı, dün (30 Kasım 2024) Köln’de yoğun katılımla gerçekleşti.
AABF Merkez binası altında bulunan Ezgi Center’da gerçekleşen Başkanlar Divanı Toplantısı’na Almanya’nın çeşitli şehirlerinden Cemevi başkan ve yöneticileri katıldı.
AABF, İtibarsızlaştırma, Çatışma ve Bölme Girişimlerine Karşı Dimdik Ayakta
Toplantı sonrası okunan sonuç bildirgesinde, AABF’nin 35 yıllık kazanımlarının çok önemli ve olduğunun altı çizildi. Bu kazanımlardan bazı çevrelerin ve işbirlikçilerin rahatsız olduğunun vurgulandığı bildirgede, bunun sonucu olarak AABF ve yöneticilerin bir karalama politikasına maruz kaldığı belirtildi.
İtibarsızlaştırma, çatışma ve bölme girişimlerine karşı AABF’nin dimdik ayakta olduğunun ve örgütüne sahip çıktığının vurgulandığı Başkanlar Divanı Sonuç Bildirgesi; “Gün, bir olma, iri olma, diri olma günüdür” sözleriyle noktalandı.
AABF Başkanlar Divanı Sonuç Bildirgesi’nin Tam Metni
“Kadılar müftüler fetva yazarsa,
İşte kemend, işte boynum asarsa,
İşte hançer, işte kellem keserse,
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.”
Pir Sultan’ın direnci, Yunus’un sevgisi, Hacı Bektaş-ı Veli’nin ilmiyle yoğrulan, ocağını, ikrarını Hak bilen Alevilerin Almanya’da kurduğu AABF, 35. Kuruluş yılını 16. Genel Kurul ile taçlandırmıştır. Bu genel kurul, tüm kirli propagandalara, itibarsızlaştırma girişimlerine, yalan ve iftiralara inat, AABF’nin birliğine, bilincine ve örgütlülüğüne sahip çıkarak kararlı bir irade ortaya koymuştur. Bu irade bizi daha kararlı, daha güçlü kılmış, saflarımızı daha da sıklaştırmıştır.
Son genel kuruldan bir yıl öncesinde başlayan kirli propaganda ve yöneticilerimizin hedef gösterilmesi tesadüf değildir. Tüm bu çabaların, AABF’yi itibarsızlaştırmak, bölmek, çatışma ve kaosla etkisiz hale getirmek için olduğunu çok iyi biliyoruz. Çünkü AABF, Almanya’da kamu tüzel hakkını almış, okullarda verdiği Alevilik dersleri, Üniversitelerde alevilik kürsüleri, yaptığı devlet sözleşmeleri, hak eşitliği anlaşmaları ile Aleviliğin “kendine özgü bir inanç” olduğunu kabul ettirerek makus tarihini tersine çevirmekle kalmamış; Türkiye’deki dergahlarımızla, ocaklarımızla, Alevi örütlülüğümüzle, Yol önderlerimizle dayanışma içerisinde bulunarak, mücadele ve birliğimizi daha da güçlendirerek yolumuza nefes, mazlumların, ezilenlerin seslerine çığlık olmuştur. İşte bazı çevrelerin ve işbirlikçilerinin rahatsızlıkları bundandır. Biz de bir bütün olarak rahatsızlık vermeye devam edeceğiz.
Alevilerin, çağdaş insanlığa dair örnek bir mirası temsil ettikleri; Gerek Almanya Başbakanı Olaf Scholz gerekse daha önce Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından telafuz edilmesi çok değerli ve anlamlıdır. AABF, AKP-MHP rejiminin yalanlarını, baskılarını ifşa etmesi ve Türkiye’deki Aleviler ve demokrasi güçleriyle dayanışma içerisinde olması nedeniyle hedef alınmıştır. Bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AABF’yi hedef göstermesi, ona tetikçilik yapan, işbirlikçi çevrelerin saldırıları, bu amaçla başlatılan kirli kampanyaların hedefi, AABF’yi ele geçirme, bunu başaramazlarsa, bölme, itibarsızlaştırma ve çatıştırarak işlevsiz hale getirme amacını taşımaktadır. Tarihten buyana bu gibi planlar hep olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Sormadan edemiyoruz: AABF’ye üye olmayan, hatta Alevilere düşmanca tavır takınanlar neden AABF’de kimin seçileceğini merak ederler? Hiçbir kirli ilişki, hiçbir devletin veya partinin kuklası olmadan, net bir şekilde barışı, kardeşliği, adaleti ve özgürlüğü savunan, kadına, çocuğa, doğaya sahip çıkmayı esas alan bu inanca neden düşmanlık gösterirler?
Cemevlerimizin ibadet yeri olarak kabul edilmemesi, ziyaret yerlerimizin sular altında bırakılması, dergahlarımızın restorasyon adı altında tarihi dokusundan koparılması, çocuklarımızın zorunlu din dersi ve ÇEDES projeleriyle asimile edilerek laik eğitim sisteminden uzaklaşırılması, demokratik hak ve özgürlüklerin daraltılması, baskı ve zulmün artması, ırcılığın yaygınlaşması, hangi mantıkla açıklanabilir?
19-20 Ekim 2024’te yapılan AABF Genel Kurulu, bu tehlikeleri ve müdaheleleri görerek gereken cevabı vermiştir. AABF’ye yönelik kumpası bozmuş, birliğini ve gücünü pekiştirmiştir. Genel Kurulumuzun almış olduğu bu karar, AABF’yi hedef gösteren kişi, kurum ve özellikle devlet destekli yapılara verilmiş bir cevap olduğu gibi, içeride kişisel kin ve nefretle hareket eden ya da kaos yaratarak sonuç almaya çalışanlara da bir cevap olmuştur. Alevi düşmanlarına malzeme üreten, yalan ve iftiralarla bu kutsal davaya zarar verenler, er ya da geç bu topluma hesap vereceklerdir.
AABF, daha depremin ilk günlerinde devletin ulaşamadığı depremzedelere yardım elini uzatmış, üyeleri ve dostlarının fedakarca yaptığı bağışlarla o acılara derman olmaya çalışmıştır. Deprem bölgesinde konteynerler, çadırlar, giysiler, yemek ve ihtiyaç malzemeleri dağıtarak bizzat sahada yaraları sarmaya uğraşan AABF, AABK, Türkiye Alevi Kurumları ve emek veren binlerce kişinin çabası, saygıyı ve teşekkürü hak etmektedir. Bu emek ve değerleri kirletmeye çalışanlar boş bir hayalin peşindedirler. AABF’nin çalışmaları ve bağış hesapları şeffaftır. Her bir harcaması kayıt altındadır. Hesapları anlaşılır ve açıktır. Kamuoyuna da detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Hiç kimse AABF’nin güvenirliğine, toplumdaki yerini zedeleyecek şekilde dil uzatma cüretini gösteremez. Bu emekleri koruma adına her türlü hukuki hakkımızı kullanacağımızı duyuruyoruz. Bu emekleri ve değerleri kirletmeye kimsenin hakkı yoktur, haddi de değildir.
Tüm insanlık olarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. İki yılı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail, İran, Lübnan, Filistin, Afganistan, Irak, Suriye ve Libya sarmalında devam eden savaş ve operasyonlar; yoksulluğu, yolsuzluğu ve ırkçılığı artırmış, sadece kaynakları sömürmekle kalmamış, ülkelerin kültürünü, tarihini, sosyal ve ekonomik yapısını da felç etmiştir. Avrupalı devletlerin iki yüzlü siyasetleri de Avrupa’da ırkçılığı beslemiş ve iktidar olmaya yakın hale getirmiştir.
Bugün ihtiyacımız olan siyaset, rantın cazibesine teslim olmayan, insanı ve doğayı esas alan, tüm inanç ve ırklara aynı nazarla bakan, laik, demokrasi temelli bir siyasettir. Biz de bu yönde siyaseti desteklemeye ve savunmaya devam edeceğiz.
Biz Alevilerin özlemi, Rıza Şehrinde olduğu gibi, kardeşçe, adil, paylaşımda eşit ve özgür bir düzen arayışıdır. Kim yada kimler hangi kirli ilişkiler adına konuşursa konuşsun, Avrupadaki Alevilerin sesi, nefesi olan AABF ve AABK´ya karşı devlet hangi planı devreye koyarsa koysun bilinmelidirki; tarihindeki direnci, Yol´a ikrarı esas alan biz Alevilerin birliğini bozamayacaklardır. Bizleri bir kalıba sokmaya, bizleri önlerinde diz çöktürmeye çalışanların hayallerini kursaklarında bırakarak, eğilmeden, bükülmeden, direnerek Yol´umuzda dimdik yürümeye devam edeceğiz.
Hünkarın dediği gibi, Gün, Bir Olma, İri Olma ,Diri Olma Günüdür.
Aşk ile…”