(ARTVİN) – Artvin Hopa’da, yaşam alanlarını savunan köylülere ateş açılması sonucu hayatını kaybeden Reşit Kibar için başlatılan ‘yaşam nöbeti’ dördüncü gününde devam ediyor. Çifteköprü Kooperatifi’nden Cavit Altunkaya, “Bizler bu yaşam alanlarımıza sahip çıkarken bütün insanlarımıza derdimizi anlatacağız. Reşit’in katilleri halen aramızdalar. Kendilerine yer bulmak için meydanlarımızda dolaşıyorlar. Esnaflarımızla halen ilişki kurarak suçluluklarını örtmek istiyorlar” dedi.
Yaşam Nöbeti Devam Ediyor: “Bütün İnsanlarımıza Derdimizi Anlatacağız”
Reşit Kibar, Artvin Borçka ilçesi Cankurtaran bölgesinde, mesire alanı projesine karşı ağaçları korumaya çalışırken katledildi. Ölümünün ardından Hopalılar, Çifteköprü Kırsal Kalkınma Kooperatifi’nin çağrısıyla yaşam nöbeti başlattı. Nöbetin dördüncüsünü bugün gerçekleştirdiler. Yaşam nöbetine katılan Hopalılar, Cankurtaran ormanının “Reşit Kibar Ormanı” ilan edilmesini istedi. Bununla beraber, tutuklanan arkadaşlarının serbest bırakılmasını talep ettiler. Reşit Kibar’ın ölümünden sorumlu olanların da yargılanmasını istediler.
“Reşit Kibar’ın Katilleri Aramızda”
Çifteköprü Kooperatifi adına konuşan Cavit Altunkaya şunları söyledi:
“Amaç doğamıza sahip çıkmaktır. Cankurtaran’a sahip çıkmak, Reşit’in yaşam nöbetlerinin amacıdır. Bilgi vermek, bilgi almak; biraz hüzün, biraz isyan ve serzeniştir. Pazar günü Cankurtaran’da yaptığımız yaşam nöbetinde, tüm Türkiye’de doğasını ve çevresini seven dostlarımızla birlik olduk. Ormanlarına, derelerine, sularına sahip çıkan dostlarımız, Reşit’in onuruna ve başlattığımız bu mücadeleye destek verdiler. Arkadaşlar, yaşam nöbetlerimizi biraz daha genişleterek, farklı alanlar yaratarak, farklı etkinlikler yaparak, farklı söyleşilerle devam edeceğiz. Bizler bu yaşam alanlarımıza sahip çıkarken, bütün insanlarımıza derdimizi anlatacağız. Reşit’in katilleri halen aramızdalar. Kendilerine yer edinmek için meydanlarımızda dolaşıyorlar. Esnaflarımızla halen ilişki kurarak suçluluklarını örtmek istiyorlar. Bunlar ormanlarımıza, ağaçlarımıza, derelerimize göz koyan, yaşam alanlarımızı elimizden almak isteyenlerdir. Bunlar kapitalist sistemi savunanlardır. Bunlar, gölgesini satamadığı ağacı kesmek isteyenlerdir. Biz Cankurtaran’da tam da bunu yaşarken canımızı verdik. Halen o kapital güçler içimizde yer edinmek istiyorlar.”
“Çifteköprü Vadisi de Talan Edilecek”
Cavit Altunkaya sözlerine şöyle devam etti:
“Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz tehdit altında. Sermayeciler artık şehirlerde satacak bir şey bulamadılar. Doğamıza dadandılar. Bir sürü maden projeleri yaptırıyorlar, ruhsatlar alıyorlar ve talana başladılar. Artvin Cankurtaran’da başlayıp, Arhavi, Rize, Trabzon, Ordu illerimizle devam ediyorlar. Yani başımızda, Arhavi ve Çifteköprü Vadisi’nde ÇED Raporu onaylandı. Kepçeler sokularak orası da talan edilecek. O vadide bildiğim kadarıyla dokuz köy yok olacak. Evet dostlar, köyler yok olacak. Düşünün, insanlar şehirlere, kentlere göç ettirilecekler. Sizden bunu istiyorlar. Bizler köylerimizden edileceğiz ki köyde tarlalarımızı ekmeyeceğiz. Mısır, fasulye, salata ekmeyeceğiz. Kısacası arkadaşlar, köy tarımı tamamıyla yok olacak. Her zaman temel ihtiyaçlarımızı parayla satın alacağız. Bunların olmaması için dur demeliyiz.”
“Cankurtaran Reşit Kibar Ormanı Olacak”
Kamil Ustabaş da “Bizler Karadeniz’de yaşamımıza sahip çıkacağız ve yaşamımızı örgütleyeceğiz” dedi. Öte yandan, isyanını yükseltirken eş zamanlı olarak Türkiye’nin 14 noktasında yaşam nöbetleri yaptıklarını hatırlattı. “Hem Cankurtaran’a sahip çıkan hem de kendi yerellerinde yaşadığı sorunların çözüme ulaşması noktasında yaşam nöbetleriydi” diye ekledi. Sivas’tan Muğla’ya kadar bu yaşam nöbetlerinin sürdüğünü belirtti. Ardından, “Bugün Türkiye’nin dört bir tarafında yaşamlarına, doğasına ve geleceklerine sahip çıkanlar örgütlü biçimde bu mücadeleyi sürdürüyorlar. Şimdi talebimiz; Cankurtaran ormanı Reşit Kibar Ormanı olacak ve bu çok net” dedi.
“Ekolojik Yıkım Her Tarafta Sürüyor”
Prof. Dr. Mehmet Zencir ise şunları söyledi:
“Ekolojik yıkım her tarafta sürüyor. Bu saldırının en büyüğünü Reşit Kibar’a yaptılar. Direnişin olduğu yerlerde katliamlara kadar gidileni de gördük. Saldırıyı püskürtecek olanları da biliyoruz. Evet, tam da burası. Yaşam nöbetlerinin toplumsal muhalefetle birleşmesiyle ancak engelleyeceğiz. Çünkü maden aramalarının hız kesmeden devam ettiğini görüyoruz. Krize giren sermaye, yaşamı yok ederek bizlerin karşısına çıkıyor. Buradaki en ağır saldırısı, burada yaşayanların çok farklı hastalıkları olarak ortaya çıkıyor. Kalp hastalığından tutun kansere kadar. Böyle hastalıklara yol açtığı bilindiği halde, dünyadaki sermaye grupları da tıpkı Türkiye’deki sermaye grupları da dur durak bilmiyorlar. Bu açgözlülüklerinden öte, krize çare bulma noktasında doğayı yok ediyorlar. Doğanın yetmediği noktada artan savaşları görüyorsunuz. Bu savaşlar, krizlere can suyu vermek için yapılan bir şey.”