16.4 C
İstanbul
13 Ekim 2024, Pazar

Aleviliğe Başka Bir Yaklaşım Mümkün mü?

Turan Eser
Turan Eser
Yol TV Haber Portalı Yayın Koordinatörü. Yazar ve Yapımcı.

Muharrem ayı ve Matem orucuna ilişkin bazı tartışmalar, her sene olduğu gibi bu sene de sosyal medya sayfalarında ve gruplarında büyüyor. İfade hürriyeti kapsamında ele alınıp fikir alışverişini zenginleştirebilme olanağı yaratabilecek bu tartışmalar, ne yazık ki mutlak suretle doğruluğun iddia edildiği tebligatlardan ileri gidemiyor. Yankı odalarına hapsolmuş beyanatlar olarak kalıyor.

Bu tebligat girişimleri iki yönlü işliyor. Biri Aleviliği tarihsel gerçekliğinden ve kültürel birikiminden koparmaya çalışan bazı sekter odaklara ait -ki yıllardır uğraştığımız tahrifat girişimleri yetmezmiş gibi bir de bu çıktı. Diğeri ise Aleviliği tarihin belli bir dönemine hapsedip ilerleyeşini yok sayan iki farklı gruba ait. Odaklar birbirinin anlayışını yok etmenin peşinde beyhude bir uğraşla iştigal ediyor. Oysa ki tarihin devinen bir süreç olduğunu bilenler ve her zaman dile getirdiğimiz gibi “Yol bir, sürek binbir” şiarını anlayanlar, sadece tolerans sahibi olmak zorunda değil, aynı zamanda daha geniş bir bakış açısına ulaşma hususunda da duruş sahibi olmak zorunda.

Farklı bir bakışa alan açması dileğiyle, ben de bu kültürel kodlara ve güncel uygulamalara dair fikirlerimi paylaşmak istiyorum.

Aleviler, Cemevleri ve Muharrem Orucu

Aleviler ve Cemevleri bir “iftar yarışında” değil. Aksine inkar ve asimilasyon karşısında asırlardır korudukları inançlarını ve kimliklerini gizlemeden ve korkmadan yaşamak için ortodoks din kalıplarından kurtularak özgürleşmenin izinde.

Aleviler Muharrem ya da Matem orucu diye tanımladıkları orucu tutuyorlar ve niyetlerini sünni bir “iftar” geleneğine özenerek şatafat içinde değil, getirdikleri lokmaları sade ve gösterişsiz biçimde paylaşarak can cana muhabbet içinde açıyorlar. Şiiler ve Aleviler arasındaki uzlaşmaz farklılıkları bilmeyen, slogancılığa hapsolmuş bazı solcu kimseler ise entellektüel cari açığını geçmişin olumsuz sol sekter diline sığınıp aşmaya çalışarak, Alevi toplumunu, Muharrem orucu üzerinden iktidar diliyle dövdüklerinin farkına varmıyorlar.

Her Alevi’nin oruç tutmak zorunda olduğuna dair bir Yol kuralı mı var ki, oruç tutmadıkları halde cemevlerinde oruç açmaları göze batsın? Oruç tutmuyor diye, cemevlerinde lokma vermek suç mu? Kim koymuş bu kuralı? Bunun kaynağı nedir? Din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğü, evrensel ve bireysel bir hak olmanın yanı sıra temel bir insan hakkıdır. Kim oruç tutar, kim tutmaz, kim ibadet eder, kim etmez, kimseyi ilgilendirmez.

“Yol bir, sürek binbir” düsturuyla inançsal, kültürel ve etnik çoğulculukla barış içinde yaşamayı öneren Aleviliğe, Aleviliğin inançsal ve felsefi kimliğine yabancılaşmış kişilerin kalkıp fetva makamı gibi tektipleştirici don biçme yetkisini kimin verdiğini bilemiyorum. Yıllardır cemevlerinde Muharrem sohbetlerine katılanlar, bugün Cemevlerini yöneten ve 12 gün boyunca hizmet verenlere üstenci ve elitist bir dille küçümseyerek nasıl “o akşam kaç kişi katılmışsa onunla onur duyuyorlar” diyebilir ki? Bu nasıl bir yol dilidir?

Daha düne kadar 12 imamları ballandıra ballandıra anlatanlar, kitap yazıp satanlar, deyişler ve mersiyeler okuyanlar, son yıllarda cemevlerinde tüm toplumsal konulara dair muhabbet edildiğinden bihaberler. Cemevlerinde yapılan Muharrem sohbetlerini ve sohbete katılanları ise adeta cahil yerine koyarak, “Anlatılanların Alevilikle ilgisi var mı yok mu buna bakan yok” diye halkı küçümseyen bir dil, bir “yol” dili olabilir mi?

Aleviler’in Evrensel Bakış Açısı

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki dünyada hiç bir inanç kurumunda, cemevlerinde olduğu gibi çoğulculuğa saygı duyan kurumsal yapı mevcut değildir.

Alevilik aşuredir! “Yol bir, sürek binbir” öğretisiyle farklılıkları bir arada yaşatma kültürünü savunur. Bu nedenle yola hizmet eden kişilerin kafasına göre Aleviliği tektipleştiren, otoriter ve baskıcı ahkamlar kesmesine müsade etmez! Zira yol cümleden uludur.

Muharrem orucu tutulmasını yasaklayan ve itibarsızlaştıran diyanet gibi davranmanın manası nedir? Cemevlerinde Muharrem sohbeti yapılması neden bu kadar sert bir dille eleştiriliyor? Cemevleri tüm Alevi süreklerinin ve farklılarının cem olduğu, akıl, gönül ve yol birlediği hak meydanıdır. Bu meydanı kendisinden farklı inanan ve düşünene kapatmak, yasaklamak Aleviliğin hangi öğretisinde yer alıyor?

Aleviliği Dar Kalıplara Hapsetmeye Çalışan Gruplar

Aleviliğin kendine özgü bir inanç olması, üç akımın saldırısıyla karşı karşıyadır. Birincisi Aleviliği “Gerçek İslam” olarak görenler. İkincisi Şiileştirmeye çalışanlar. Üçüncü ve sonuncu akım ise siyasi gayelerle bölmeye çalışanlar. Netice itibarıyla hepsi, genç nesli Alevilikten soğutmaktan başka bir işe yaramıyor. Diğer bir deyişle,

1. Aleviliği İslamın özü sayarak Sünnilik üzerinden Emevi camisinde islamlaştırmak isteyenler.

2. Aleviliği soy sop gözetip Şiileştirerek Ehlibeyt camisi üzerinden islamlaştırmak isteyenler.

3. Aleviliği inançsal, felsefi, kültürel ve evrensel kimliğinden soyutlayarak, islam dışı ilan edenler.

Bu üç grup da en az yedi asırdır Anadolu topraklarında yaşayan Alevilerin mirasının altını boşaltıyor. Alevilikte yer alan Hak-Muhammet-Ali üçlemesinin, Sünnilik ve Şiilik ile taban tabana bir zıtlık arzettiği görülmüyor. Alevi deyiş ve nefeslerinde dile getirilen Ali düşüncesi, ne Emevi camisinde ne Ehlibeyt camisinde kabul edilir.

Geçmiş solculuğunda bir toplumsal güç yaratamamış, işçisine, köylüsüne, halkına yabancılaşmış sekter solcular da ilk iki gruptan farklı bir şey söylediklerini zannederken, aslında onlara katılarak Alevi hareketi içinde yeniden tektipçi bir Alevilik yaratma tuzağına düşüyorlar.

Aleviler Muhhabetle Kendi Hakikatini Tartışıyor

İsteyen Emevi camisi, isteyen Ehlibeyt camisi üzerinden Aleviliği islamlaştırmayı savunsun, isteyen “İslam dışıdır” diyerek, tarihi ve felsefi yapısını sekterlikle seyreltmeye çalışsın. Milyonlarca Alevi, cemevlerinde kırmadan dökmeden, yol muhabbetleri ile kendi hakikatini tartışıyor!

Alevilik kendine özgü bir inanç ve yoldur. Kendi öğretisi ve felsefesi vardır. Hiçbir din ve inancın içine sığmayacağı gibi, hiç bir din ve inancı da dışarıda bırakmayan bir duruşa sahiptir. Aleviliğin öğretisi ve değerlerinin sadece ve sadece Alevilik, Bektaşilik ve Kızılbaşlık’a ait olduğu bilinmektedir.

Bugün Aleviliğin inanç dairesi içindeki unsurlar, etkinlendiği kaynaklar ne olursa olsun, Alevilik bu unsurların hepsini kendi yol öğretisi ve inancıyla yeniden yorumlayarak tanımlamış, dünyevi bir inanca dönüştürmüştür.

İşte bu açıdan bakıldığında Alevi nefes ve cemlerindeki Ali algısı, Emevi ve Ehlibeyt camisindeki Ali algısıyla taban tabana zıttır!

Dolayısıyla sekter solculara da soruyorum;

1. Bugüne kadar AABK, ABF, ADEF, PSAKD, AKD, HBVAKV gibi Alevi kurumlarımız ve cemevlerinde hizmet veren hangi Ana ya da Dede, Alevilerin İslam’ın 5 ve imanın 6 şartına uyması gerektiğini dile getirdi ki rahatsız oluyorsunuz?

2. Bugüne kadar cemevlerinde şeriat dersleri mi verildi? Kuran ya da namaz kursu mu açıldı?

3. Bugüne kadar bu kurumlarımızda hangi ana ya da dede Alevilere cemevinin değil, caminin yolunu gösterdi?

Kurumlarımızda cem var, muhabbet var, semah var, bağlama var, deyiş var, lokma var, vahiylerin değil, aklın muhabbeti var!

Bir kerbela var;

Küresel yezitliğin dünyasında, emek sömürüsü ve yoksulluğun açmazında, kadınların ve gençlerin acısında, susuzluğun ve iklim değişikliğinin gölgesinde, insan hak ve onurunun yıpranışında, ırkçılığın ve faşizmin boyunduruğunda, şeriatçılığın ve yobazlığın yükselişinde, hayvanların ve doğanın tükenişinde şekillenenen bir kerbela bu.

Asırlardır katliamların, inkarın, imhanın kerbelasında yaşadığı yetmeyen Aleviler’in kerbelası tüm dünyaya yayılırken, Aleviler’e dair kuracak söz bulamıyor musunuz?

Birileri içinin, diğerleri dışının ısrarcısı. Bize ise Aleviliğin içine gelip burda kalın demek düşüyor. Türkiye’nin ve dünyanın en temel insani ve toplumsal sorunları katmerleşerek büyürken, dipsiz kuyularda boğulmanın anlamı yok. Çoğulcu süreklerin içindeyiz biz.

Aleviliğin Tanımsız Tanımı

Hallac-ı Mansur’un dediği gibi, “Dinsel inançlara bir tanım aradım; dedim ki tek bir ilke ve çok dallanmış bir ağaç… Zorlama diğerini kendininkine tutmaya, engeller çünkü tek dal, evrensel bütünlüğü göstermeyi.”

Alevilik her hangi bir dinin, mezhebin ya da inancın “içinde” ya da “dışında” gibi anlamsız, temelsiz, tuzaklı, daraltıcı, dışlayıcı ve ideolojik tanımları bırakalım. İkrar, Dar-Didar, Vahdeti Vücud/Vahdet-i Mevcut, En’el Hakk, Cem ibadetleri/muhabbetleri, Dört Kapı Kırk Makam öğretisi, İnsan-i Kamil, Rızalık, Lokma, Hızır, Hak-Muhammet-Ali Sevgisi, Kerbela, 12 Hizmet, Gülbanglar, Nefesler, Semah, Musahiplik Kurumu, Dedelik, Analık, Babalık, Aşıklık, Ozanlık ve Zakirlik geleneği, Hızır ve Yas Oruçlarını inanç dairesi içine alarak, kendine özgü, insan merkezli bir inanç yolu olarak, Ariflerin, Kamillerin, Aşıkların, Sadıkların kelamları doğrultusunda, yol kurallarını ve yol kurumlarını oluşturmuş, kişiyi başta kendi vicdanı, ailesi ve bağlı olduğu toplumla rızalık temelinde barışık hale getiren bir inanç, aynı zamanda bir felsefi bilgelik yoludur Alevilik.

Tam da bu nedenle, yol içindeki sürekler, kendi iç özgünlüklerini koruyarak, geliştirerek Aleviliği besleyen kaynaklara dönüşmüştür. Bu süreklerin dallarından koca bir çınar olan Alevilik var olmuştur. Vardan var olmuştur Alevilik. Cehaletin tırpanı ile Aleviliğin dallarını budamaya aday olan tektipçi ve üstencilere, halkını ve cemevlerini yöneticilerini küçümseme derdine düşenlere bu yolun kadim tarihi hiçbir zaman izin vermemiştir. Aleviliğin tektipleştirilmesini, içindeki renklerin ve süreklerin homojenleştirilmesini hedefleyen yaklaşımlara ve tanımlara, hizipçi girişimlere Alevilik kapalıdır.

Muhabbetle kalın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK HABERLER

BİZİ TAKİP EDİN

289,551BeğenenBeğen
2,207TakipçiTakip Et
19,976TakipçiTakip Et
549AboneAbone Ol
- Reklam -

EN SON HABERLER