Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, (AABK) tarihsel bir görevi yerine getirdi. Önemli olduğu kadar zorlu bir sorumluluğu üstlenerek, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi projesi ile kalıcı bir çalışmayı gerçekleştirme azmini gösterdi.
Madımak’a dair tüm gerçekleri, unutulmaması ve ibret alınması adına adım adım geçmişten geleceğe taşıyacak bir dijital köprü kurdu.
İnsanlığa yönelik bir suç olan 2 Temmuz 1993 katliamını tüm yönleriyle bir bellekte topladı. Bu bellek, geçtiğimiz 31 yılda bir türlü yüzleşilemeyen bu korkunç acıyı diri tutmak, unutturmamak için halka açıldı.
AABK,
- Sanal Müze
- Dijital Kütüphane
- Web Belgeseli
- “Çok Kötü Bir Şey Oldu” Belgeseli
- Sözlü Tarih Çalışması
ile Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’ni herkesin ziyaret edebileceği bir müzeye dönüşmesini sağladı. Bu müzede belgeler, fotoğraflar, videolar, mahkeme tutanakları, yitirdiğimiz canlara ait ağıtlar, türküler, şiirler, akademik makaleler var. Tanıklarıyla ve tanıklıklarıyla, kuşaktan kuşağa aktarılacak örnek bir çalışma.
Kolay değil, uzun soluklu ve devasa bir çalışma bu; yüzbinlerce belgeden söz ediyoruz. Otuz yıldır adalet bekleyen, hukuk mücadelesini yürüten avukatlar da 2 Temmuz 1993’e dair tüm bildiklerini, bulduklarını Madımak Katliamı Hafıza Merkezi için derledi. Bu süreçte bu çalışmaya emek veren, katkı sunan, dokunan her bir kişiye ayrı ayrı ne kadar teşekkür etsek azdır.
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, katliamın arka planında konumlanan siyasal İslamcı, faşist ve tekçi ideolojik yapının açığa çıkarılması, o günkü siyasi iktidarın olanlarda rolünün anlaşılması için de benzersiz bir çalışma. Devletin kurum ve görevlilerinin bu katliamdaki sorumluluğunu tüm açıklığıyla ortaya dökmüş.
Hepimiz biliyoruz ki, bellekleşmeyen hakikat zamanla silikleşerek kayboluyor. Madımak katliamına dair hakikatlerinin de zaman içinde silikleşerek, o döneme tanıklık edenler için salt bir motivasyon ögesine dönüşmemesi için, farklı bir strateji ve mücadele gerekiyordu. İşte AABK bunu sağlamıştır.
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, katliam karşısındaki örgütlü adalet arayışı ve mücadelesine yeni bir boyut ve anlam kazandırmıştır.
Kaybedilen insan ve evrensel değerleridir. Çalınmış hayatlar ve tamamlanmamış hikayelerdir insana dair. Kadın, çocuk, genç, yaşlı fark etmeksizin, otuz üç düşünür, aydın ve sanatçının hayatı ve hikayesi silinmiştir yeryüzünden.
Sanal müze ile otuz üç canın gerçek hikayesi hayat bulmuştur. Başka türlü nasıl yaşatılırdı ki gerçek? Yitirdiklerimizi soyut analizlerin, idealize edilmiş anlatıların ve politik ajitasyonun nesnesi haline getirmeden nasıl yapılabilirdi? Madımak Katliamı’nda yitirdiğimiz biricik özneleri araçsallaştırmadan, değersizleştirmeden, hakikatlerini ve hikayelerini evrensel bir dille anlatmak gerekiyordu. Madımak Katliamı Hafıza Merkezi işte bunu başarmış bir çalışmadır.
Her bir hikaye, aslında yaşam hakkı elinden alınmış otuz üç insanın yarım kalan hikayesidir. Onların bu dünyaya miras olarak bırakacakları yarım kalmıştır. Kayıp bir deyiş, tamamlanmamış bir kitap, bestelenmemiş bir Muhlis Akarsu türküsü, kayıp bir Behçet Aysan şiiri, kısacası kültür sanat alanından eksiltilmiş değerler… Yaşanılmamış aşklar. Dönülmemiş semahlar. Kaybolan, otuz üç insanın hayalleriydi. Düşünür ve sanatçıların hayalleri…
Otuz bir yıl geçti aradan. Unutturamadılar. İnkâr da edemediler. Çünkü milyonların gözü önünde, insanlığa yönelik bir suç işlerken yakalandılar. Suçları sabit; diri diri insan yakmak.
Otuz bir yıldır hesap vermekten kaçıyorlar. Madımak Katliamı’nı ısrarla saydamlaştırmak istiyorlar. Yani katliama dair hakikatlerin ve hak arayışın önünü kesmek için resmi engeller koyuyorlar.
Yüzleşme için yükselen tüm toplumsal talepleri reddediyorlar. AKP de, önceki iktidarlar gibi yüzleşmeye ve adil yargılamaya imkân vermedi. Aksine failleri kollamaya ve kahramanlaştırılmaya ve katliamı savunanları ise resmi makamlarla mükafatlandırmaya girişti.
Oysa ki demokratik ve adil hukuk devletlerinde, insanlık suçlarına daha da özen gösterilerek yaklaşılır. İnsan hak ve onurunu gözeten ülkelerde, insanlık suçu işleyenlerle gurur duyan kindar bir nesil yetiştirilmesi amaçlanmaz.
Yani bir insanlık suçu olan katliamlarla yüzleşmek, hakikat ve adalet arayışı özel bir ilgi ve ahlak ister.
Bugün AABK’nın, Madımak Katliamı’nın 31. yıldönümünde yapmak istediği şey, tam da bu ilgi ve ahlak alanını açma çabasıdır. Madımak Katliamı ile yüzleşmek, aynı zamandan Alevi sorunu ve laiklikle de yüzleşmektir. Alevilerin eşit yurttaşlık ve eşit hak talebi insan haklarına, demokrasiye ve laikliğe dayalı bir çözüme bağlıdır.
Toplumun sessizliğe teslim olmaması için, öncelikle katliamlar ve insanlığa yönelik suçlar karşısında, sessizliğini bozmasına yardımcı olmak gerekir. Toplumsal barışın sessizlikle sağlandığı bir ülke örneği yoktur. Sessizliği bozmanın farklı yolları vardır. Yazmak, çizmek, bir şeyleri göstermek, canlandırmak ve bir belleğe taşımak.
AABK işte bu değerli çalışmayla yeni bir mücadele alanı açmıştır. Aşk olsun Madımak Katliamı Hafıza Merkezi projesine emek verenlere…
***
Lütfen Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’ni ziyaret edin ve özellikle yeni nesillerin ziyaret etmesi için elinizden geleni yapın. Çok Kötü Bir Şey Oldu belgeseli için de tutulan hiçbir salonda tek bir koltuk bile boş kalmasın.
- 23 Haziran’da Samsun’da
- 29 Haziran’da İstanbul’da
- 30 Haziran’da Edremit’te
ve Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’daki gösterimlere katılım için çaba gösterin ve dostlarınızı da davet edin.
AABK’nın bellek çalışması, belleklerde yer bulsun.